23 Aralık 2009 Çarşamba

Modern Times


En buyuk hayallerimden birisi; Charlie Chaplin'in 'Modern Times' filmindeki temayı, postmodern fotograflarla yorumlamak ve sergilemek... Fotograf, bana bu hayalimi anımsattı... Dursun bir kosede... Baktıkca hatırlayım da, dunyevi arzuların pesine takılıp kaybolmayım...

14 Aralık 2009 Pazartesi

Kucuk seyler


Guzel bir dekorasyonda, mobilyalar kadar detaylarında cok onemli olduguna inanırım... Buyuk seyleri guzel yada cirkin kılan, kucuk seylerdir... Ustun Dokmen'in kitabında da oldugu gibi; insanları mutlu ya da mutsuz eden, yine o 'Kucuk Seyler'dir... Buradaki saatler de iste o kucuk seylerden... Her hangi bir mobilyayı daha alımlı gosterme gucune sahipler... Linki burada. Ben cok begendim, ozellikle ustteki beyaz olanını... Ama yine de favorim degismedi; Marks&Spencer'ın gunesi andıran aynalı saatleri...

İstiyorum ama...


Bu tarz gardroplara oldum olası bayılmısımdır... Cok estetik... Bu aralar ev dekorasyonu ile mesgulken, yine karsıma cıktı su sitede... Alsak mı diye icimden gecirdim... 3 tane bana, 3'de Mithat'a... Yok, yine olmaz, mumkun degil... Kadın oraya 5 tane gomlek asmıs... Bizim gomleklerin sayısını soylemeye dilim varmıyor... Bunun takımı var, elbisesi var, pantolunu var, var da var... Sığışamayız... Merak ettigim sey, onlar ne yapıyor... Yastıkları giyemeyeceklerine gore, hep o gomlekleri ve aynı elbiseyi mi giyiyor ?

14 Kasım 2009 Cumartesi

Cocuk mu daha guzel, fikir mi ?


Biraz yaratıcılıkla neler yapılabileceginin guzel ornegi... Unutmamak icin kaydetmek istedim... 'Cocuguma oyuncak alamıyorum' diye hayıflanıyor ya pek cok insan.. Tamam dogru ama evdeki kucuk ve gereksiz gibi gorunen malzemelerle sayısız seyler uretilebilir... Tasarım da muthis, cocuk da...

Kandırıkcı Moda


Londra'da aynı noktada cekilmis benim de fotografım var... Saclarım aynı model... Pantolonum ve ceketim daha guzel, ayakkabılarımda... Anlayamadıgım sey niye bu kadın daha cekici duruyor ? Tek acıklaması benden zayıf olması olamaz... 'Moda, moda' diye bizi kandırıp duruyorlar ya hani, bence ispatı; moda insanın kendisine yakısanı giymesidir...

13 Kasım 2009 Cuma

Bu Dunyada Jumbo Buyuk İhtiyac


Son 15 gundur bir jumbodur tutturdum gidiyorum... Al git, gec git, bunun nesi ilginc di mi... Buradaki sorun, bu takımın normal bi catal-bıcak setinden 3-4 kat daha pahalı olması ve benim boyle bir tuketim alıskanlıgımın olmaması... Bir yandan dunyadaki temel ihtiyaclarını karsılayamayan butun insanların sıkıntılarını paylasmak, diger yandan, diger yandan......, ııı...., dusundum de bu jumbonun savunulacak hic bir tarafı yok... Cok şık olması, yemeklerde yemek kadar sunuma da onem vermem, kaliteli urune sahip olarak kendimi daha degerli hissetme ihtiyacı... Hicbiri icimde filizlenen jumbo tutkusunun nedeni degil... Bu istegimi mantıklı nedenlerle savunamasamda bu takımı alacagım galiba... Umarım sonrasında kendimi suclu hissetmem... Soyle bir anlasma yapsam kendimle: 'Soz veriyorum, omrumun sonuna kadar bunu kullanacagım ve baska catal-bıcak takımı almayacagım...' Hıııh, simdi oldu...

Pike


Malum, yolculuk vakti yaklasıyor... Nereye mi ? Doguya dogru uzaklara, yani uzak doguya... Tamam biraz daha acıklayıcı olayım, Singapur'a... Bundan sonra hayatımın bir kısmını burada gecirecegim... Ne kadar belirsiz bir tanımlama degil mi... Sanırım son zamanlarda beni gergin kılan da bu belirsizlik... Neyse, Singapur'la ilgili izlenimlerime daha sonraki yazılarımda sık sık yer vermeyi planlıyorum... Simdi yazının asıl konusuna donelim...

Tasınmayla ilgili son hazırlıklar kapsamında dun pike almaya gittik... Havaların inanılmaz sıcak ve nemli olmasından oturu tahminim bundan sonra pike ile uyunacak... Ben gerci nolur nolmaz diye 2 tane de yorgan goturuyorum... Ama bunun tek bir acıklaması var 'delilik'...

Alısveris esnasında ev tekstili urunleri magazalarına birer birer girip, onlarca pike takımına bakıp hicbirini begenmemeyi basardım... İste o anlarda kurkcu handa, pike takımı sordugum dukkanda ki bir adam, 'Takım yok ama kumas istersen metreyle alıp diktirebilirsin' dedi... Kumas topuna baktıgımda 'Akıl oyunları' filminde Russell Crowe'un gazete kupurlerinde gordugu sifrelere benzer ısıklar canlandı gozumde... Anneannem, dantel isleme, cocuklugum, kurdale, serin bi ev, tatlı bir uyku... İnsan bir kumasa bakarak huzur hissedebilir mi yureginde?? Ben hissettim... O pikeye sarınıp uyudugumu, uyanıp o pikeyi katladıgımı canlandırdım gozumde... Hayatın daha yalın, daha saf, daha temiz oldugu duygusu kapladı icimi.. Daha sorunsuz bir yasam oldugu, sanki benim bu yasamı kacırdıgım... Oysa ki oyle degil... Hayat eskisi kadar kolay ve samimi degil artık... Bu gercegi cok iyi bilmeme ve kabul etmeme ragmen o pikenin varlıgı, arka odada torbanın icinde duruyor olması mutluluk ve huzur uyandırıyor bende... Yarın terziye goturup kenarına overlok isletip, sonrada guzelce yıkayacagım.. Singapur'da o pikeyle uyuyacagımız ilk gunu iple cekiyorum... Neden mi bu resmi koydum, cunku pikenin rengi bu yesili andırıyordu...

1 Ekim 2009 Perşembe

Hot Whisky


İrlanda'da soguk algınlıklarının tedavisinde ilac niyetine kullanılan muthis formul... Doktorların antibiyotik tedavisi gerektiren durumlarda verdigi de gozlenmistir... Ben de ozellikle bogaz agrılarında cok ise yarıyor... Gel gor ki bunu maalesef bu aksam unuttum ve eski yontemlere dondum... Vicks; aman allahım cayır cayır yanıyorum...
Formulune gelince; 1 shot whisky, 3-4 adet karanfil, 1 dilim limon ve sıcak suyla hazırlanır... Ben icine 1 tatlı kasıgı bal da ekliyordum daha turkish bir sey olsun diye... Her ne kadar ilac niyetine icilse de, benimkinin viskisi jameson olabilir mi ?


30 Eylül 2009 Çarşamba

Best Cafe Ever


Dublin'de guinness kadar ozledigim bir baska sey chocolate butlers'ın mochasıdır. Simdiye kadar gordugum ve denedigim en iyi kahve zinciri... Tek gecerim... Kahvenin yanında bir de cikolata veriyorlar... Envai cesit cikolatalardan istedigin birini seciyorsun... Benim favorim double chocolate... Mudavimleri icin bir de kartları var... 9 tane kahve aldıgınızda ve paraflattıgınızda 1'i bedavaya geliyor... En son gittigimde 7'de kalmıstım... Hala cuzdanımda o kartı tasımamın hic bir mantıklı acıklaması yok biliyorum ama umut iste... Bakarsın tekrar yolum Dublin'e duser, 2 kahver icer, 3.'sunu bedavaya getiririm...

Kucuk ama Şirin


Bruksel'e bir kac gunlugune turist olarak gittiyseniz, muhtemelen ilk gununuzu sehrin her yanındaki sayısız cikolata dukkanlarını gezerek ve mumkun oldugunca fazla cikolata tadarak gecireceksiniz... Fakat gunun sonundaki mide bulantısı kacınılmaz... Cikolatanın mutluluk hormonu salgıladıgına katılırım deneyimlerim sonucu, ama fazlası kesinlikle sizi ilk durumunuzdan daha kotu bir ruh haline surukler; vicdan azabı...

Sehirde cok da fazla kesfedilecek birsey olmadıgını fark ettikten sonra ve ilk gun yasadıgınız vicdan azabından kacınmak icin, 2. gunu belcika biralarını tadarak gecirmek iyi fikir... Ustelik sigarasız alkol icemem diyenlere iyi haber; belcika'da alkol satısı olan yerlerde sigara icmek serbest... İste bu arayıs esnasında; ahsap merdivenleri, sopanın ucuna takılan kıskacla duvardan alınan gazeteleri ve yas ortalaması 60'ı bulan mudavimleri ile karsıma cıkan kucuk ama sirin bir yer... Ucuncu gunum olsaydı tekrar gidermiydim, evet sanırım giderdim...

29 Eylül 2009 Salı

Cay Saati


Dublin'de gunduz vakti, yuruyus ya da alısveris icin sehir merkezine geldiyseniz, hadi biraz dinlenelim, kahve molası verelim diyorsanız, kesinlikle buraya gitmelisiniz... Benim onerim, diyet yapılmadıgı takdirde, tatlı esliginde cay... Hayatımda ictigim en guzel earl grey'in burada oldugunu soyleyebilirim... Ya da hep dolasmaktan yorgun dusmus ve susamıs bir sekilde gittigim icin bana oyle geliyordu... Tartlar, muffinler, pastalar enfes lezzetli... 'Ay hepsini yiyemem, bir tatlıyı beraber paylasalım mı?' gibi soruyla karsılasırsanız, bence cevabınız hayır olsun...

3 Eylül 2009 Perşembe

'Antalya mı, Fas mı?'


'Antalya mı, Fas mı ?' sorusunun cevabı bu kadar zor olmamalı... Neyse ki iki haftalık bir surecten sonra nihayet karar verebildim ve yarın Antalya yolcusuyum... Deniz, gunes, guzel yemekler... Simdiden sabırsızlanıyorum.....