14 Kasım 2009 Cumartesi

Cocuk mu daha guzel, fikir mi ?


Biraz yaratıcılıkla neler yapılabileceginin guzel ornegi... Unutmamak icin kaydetmek istedim... 'Cocuguma oyuncak alamıyorum' diye hayıflanıyor ya pek cok insan.. Tamam dogru ama evdeki kucuk ve gereksiz gibi gorunen malzemelerle sayısız seyler uretilebilir... Tasarım da muthis, cocuk da...

Kandırıkcı Moda


Londra'da aynı noktada cekilmis benim de fotografım var... Saclarım aynı model... Pantolonum ve ceketim daha guzel, ayakkabılarımda... Anlayamadıgım sey niye bu kadın daha cekici duruyor ? Tek acıklaması benden zayıf olması olamaz... 'Moda, moda' diye bizi kandırıp duruyorlar ya hani, bence ispatı; moda insanın kendisine yakısanı giymesidir...

13 Kasım 2009 Cuma

Bu Dunyada Jumbo Buyuk İhtiyac


Son 15 gundur bir jumbodur tutturdum gidiyorum... Al git, gec git, bunun nesi ilginc di mi... Buradaki sorun, bu takımın normal bi catal-bıcak setinden 3-4 kat daha pahalı olması ve benim boyle bir tuketim alıskanlıgımın olmaması... Bir yandan dunyadaki temel ihtiyaclarını karsılayamayan butun insanların sıkıntılarını paylasmak, diger yandan, diger yandan......, ııı...., dusundum de bu jumbonun savunulacak hic bir tarafı yok... Cok şık olması, yemeklerde yemek kadar sunuma da onem vermem, kaliteli urune sahip olarak kendimi daha degerli hissetme ihtiyacı... Hicbiri icimde filizlenen jumbo tutkusunun nedeni degil... Bu istegimi mantıklı nedenlerle savunamasamda bu takımı alacagım galiba... Umarım sonrasında kendimi suclu hissetmem... Soyle bir anlasma yapsam kendimle: 'Soz veriyorum, omrumun sonuna kadar bunu kullanacagım ve baska catal-bıcak takımı almayacagım...' Hıııh, simdi oldu...

Pike


Malum, yolculuk vakti yaklasıyor... Nereye mi ? Doguya dogru uzaklara, yani uzak doguya... Tamam biraz daha acıklayıcı olayım, Singapur'a... Bundan sonra hayatımın bir kısmını burada gecirecegim... Ne kadar belirsiz bir tanımlama degil mi... Sanırım son zamanlarda beni gergin kılan da bu belirsizlik... Neyse, Singapur'la ilgili izlenimlerime daha sonraki yazılarımda sık sık yer vermeyi planlıyorum... Simdi yazının asıl konusuna donelim...

Tasınmayla ilgili son hazırlıklar kapsamında dun pike almaya gittik... Havaların inanılmaz sıcak ve nemli olmasından oturu tahminim bundan sonra pike ile uyunacak... Ben gerci nolur nolmaz diye 2 tane de yorgan goturuyorum... Ama bunun tek bir acıklaması var 'delilik'...

Alısveris esnasında ev tekstili urunleri magazalarına birer birer girip, onlarca pike takımına bakıp hicbirini begenmemeyi basardım... İste o anlarda kurkcu handa, pike takımı sordugum dukkanda ki bir adam, 'Takım yok ama kumas istersen metreyle alıp diktirebilirsin' dedi... Kumas topuna baktıgımda 'Akıl oyunları' filminde Russell Crowe'un gazete kupurlerinde gordugu sifrelere benzer ısıklar canlandı gozumde... Anneannem, dantel isleme, cocuklugum, kurdale, serin bi ev, tatlı bir uyku... İnsan bir kumasa bakarak huzur hissedebilir mi yureginde?? Ben hissettim... O pikeye sarınıp uyudugumu, uyanıp o pikeyi katladıgımı canlandırdım gozumde... Hayatın daha yalın, daha saf, daha temiz oldugu duygusu kapladı icimi.. Daha sorunsuz bir yasam oldugu, sanki benim bu yasamı kacırdıgım... Oysa ki oyle degil... Hayat eskisi kadar kolay ve samimi degil artık... Bu gercegi cok iyi bilmeme ve kabul etmeme ragmen o pikenin varlıgı, arka odada torbanın icinde duruyor olması mutluluk ve huzur uyandırıyor bende... Yarın terziye goturup kenarına overlok isletip, sonrada guzelce yıkayacagım.. Singapur'da o pikeyle uyuyacagımız ilk gunu iple cekiyorum... Neden mi bu resmi koydum, cunku pikenin rengi bu yesili andırıyordu...