13 Kasım 2009 Cuma

Pike


Malum, yolculuk vakti yaklasıyor... Nereye mi ? Doguya dogru uzaklara, yani uzak doguya... Tamam biraz daha acıklayıcı olayım, Singapur'a... Bundan sonra hayatımın bir kısmını burada gecirecegim... Ne kadar belirsiz bir tanımlama degil mi... Sanırım son zamanlarda beni gergin kılan da bu belirsizlik... Neyse, Singapur'la ilgili izlenimlerime daha sonraki yazılarımda sık sık yer vermeyi planlıyorum... Simdi yazının asıl konusuna donelim...

Tasınmayla ilgili son hazırlıklar kapsamında dun pike almaya gittik... Havaların inanılmaz sıcak ve nemli olmasından oturu tahminim bundan sonra pike ile uyunacak... Ben gerci nolur nolmaz diye 2 tane de yorgan goturuyorum... Ama bunun tek bir acıklaması var 'delilik'...

Alısveris esnasında ev tekstili urunleri magazalarına birer birer girip, onlarca pike takımına bakıp hicbirini begenmemeyi basardım... İste o anlarda kurkcu handa, pike takımı sordugum dukkanda ki bir adam, 'Takım yok ama kumas istersen metreyle alıp diktirebilirsin' dedi... Kumas topuna baktıgımda 'Akıl oyunları' filminde Russell Crowe'un gazete kupurlerinde gordugu sifrelere benzer ısıklar canlandı gozumde... Anneannem, dantel isleme, cocuklugum, kurdale, serin bi ev, tatlı bir uyku... İnsan bir kumasa bakarak huzur hissedebilir mi yureginde?? Ben hissettim... O pikeye sarınıp uyudugumu, uyanıp o pikeyi katladıgımı canlandırdım gozumde... Hayatın daha yalın, daha saf, daha temiz oldugu duygusu kapladı icimi.. Daha sorunsuz bir yasam oldugu, sanki benim bu yasamı kacırdıgım... Oysa ki oyle degil... Hayat eskisi kadar kolay ve samimi degil artık... Bu gercegi cok iyi bilmeme ve kabul etmeme ragmen o pikenin varlıgı, arka odada torbanın icinde duruyor olması mutluluk ve huzur uyandırıyor bende... Yarın terziye goturup kenarına overlok isletip, sonrada guzelce yıkayacagım.. Singapur'da o pikeyle uyuyacagımız ilk gunu iple cekiyorum... Neden mi bu resmi koydum, cunku pikenin rengi bu yesili andırıyordu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder